Yaşantımız boyunca hep yeni arayışlar içinde oluruz. Hayattan beklentimiz hiç bitmez. İstediğimiz bir şey gerçekleşince, ardından bir yenisini daha isteriz. Bu herkes için geçerlidir ve insan var oldukça bu sistem hiç değişmeyecektir. Tabii ki her insanın hayattan beklentileri farklıdır. Bazısı başarı, bazısı para, bazısı sağlık, bazısı da aşk ister. Bizim konumuz hayattan aşk bekleyenler olacak.
Aşk nedir? Bu soruyu hayatımız boyunca kendimize sık sık sorarız. Eğer henüz sormadıysak, soracağımız günler yakın demektir. Aşkı herkes farklı yorumlayabilir. Aşk, o kişiyi görünce kalbimizin hızla çarpması mı? Onu delicesine özleyip gözyaşı dökmek mi? Onun için fedakarlıklar yapabilmek, her şeyden vazgeçebilmek mi? Yoksa sadece bir gösteri mi?
Hani derler ya “Gerçek sevdalar mazide kaldı.”. Bence bu çok doğru bir düşünce. Artık insanlar bir eş veya bir sevgili hayal ederken “Böyle delicesine bir aşk yaşayalım. O hep benimle olsun, hep beraber olalım.” demiyorlar. Artık insanlar aşkı ararken, “Şöyle yakışıklı/güzel zengin birini bulayım da, takıp koluma gezdireyim. İnsanların gözüne gözüne sokayım. Herkes bizi kıskansın. Bir de internete bol bol fotoğraf koydum mu, tamaam!” diye düşünür oldular.
Artık günümüzde insanların ve yaşam koşullarının değişmesiyle yaşanan aşklar ne kadar gerçek olabilir ki? Artık insanlar sevdikleri kişilerle masum, minik mutluluklar yaşamak istemiyor. “Sevdiğim kadın/adam yanımda olsun da, başka bir şey istemem.” diyen insanlar yok artık. İnsanlar her şeyden ve en iyisinden ister oldular. Hepsinden çok çok ister oldular. “Bir koca buldum mu en yakışıklısı, en zengini olsun. Yazlığı olsun, kışlığı olsun, yatı olsun, katı olsun. Beni çok sevsin, evlenme teklifini havai fişeklerle yapsın, herkes hayran kalsın. Düğünü koskocaman bir sarayda yapsın, balayına beni Paris’e, Roma’ya, olmadı Maldivler’e götürsün.”
Umarım hala biraz geri kafalı aşıklar vardır. Aşkın sadece sevmek ve o kişinin iyiliğini, mutluluğunu istemek olduğunu düşünenler vardır. Ve umarım bu insanların düşünceleri asla değişmez.
